Telefon
WhatsApp
BAŞUR SALDIRISIYLA İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI
galerimax

AKP-MHP iktidarı Kürt soykırımına 2018 yılından beridir kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Söz konusu iktidarın özel savaş aparatı olarak faaliyet gösteren Süleyman Soylu ile başlayan ve günümüzde de savaş sevdalısı, komşu ülkelere birkaç kişi göndererek Türkiye’ye 8 füze attırma marifetiyle ülkeler arası savaşların yolunu açma teorileriyle ünlenen Hakan Fidan’ın, Kürt soykırımında aktif rol oynadığını görüyoruz. NATO’nun Ortadoğu’daki savaş stratejisi ve politikalarının taşeronluğunu üstlenen Türkiye, 30 yılı aşkındır bölgeyi kan deryasına çevirmiştir. Son 10 yıldır da bu taşeronluğun öncülüğü direkt Hakan Fidan üzerinden yürütülmektedir.

Fidan’ın Dışişleri Bakanı olmasıyla birlikte hızlanan Kürt soykırımının kapsam ve siyasal yelpazesi genişletilmeye çalışılıyor.  Bunun son halkası da, geçmişi 90’lı yıllara dayanan Güney Kürdistan yönetimiyle yapılan savaş ortaklığıdır. Özellikle Barzani Ailesi’nin yönetiminde olan ve Büyük Güney olarak bilinen Hewler, Duhok, Zaxo, Barzan ve Amediyê bölgeleri zaten uzun yıllardır Türkiye’nin tahakkümü altındaydı. Bunu bilen bizler, daha o günlerde mevcut dönemi öngörerek uyarılarımızı yapmıştık; Türkiye’nin Büyük Güney’deki askeri ve istihbari varlığının kalıcılaşmak gibi bir riske sahip olduğunu ve bunun sonuçlarının faturasının ağır olacağını bildirmiştik. Nitekim bugün içerisindeki bulunduğumuz süreç, maalesef geçmiş dönemlerdeki kaygı ve öngörülerimizi doğrulamıştır. 

Güney Kürdistan’a yönelik işgal ve ilhak saldırılarının öncelikle genel olarak Kürdistan’a statü sorununun demokratik çözümü önündeki en büyük engeldir. Bu saldırılar aynı zamanda Musul ve Kerkük’ü kapsayan neo-osmanlıcı Misak-ı Milli hayallerin bir ürünüdür. Ama saldırıların kapsamından da anlıyoruz ki, Misak-ı Milli’ye Büyük Güney parçası da dahil edilmiştir. Bu parçadaki siyasi yönetim, bunun başat aktörüdür. Son başlatılan saldırılar ve yapılan hazırlıklar da köylerin boşaltılması, sivillerin yerinden göçertilmeleri ve Irak devlet sınırları içerisinde kimlik kontrolü yapılması izlenen politikaların kanıtı niteliğindedir. 

Türkiye, Güney Kürdistan’a yönelik saldırı ve ilhak politikalarını, yeni yüzyıl tartışmalarıyla lehine bir sonuca bağlamak istiyor. Bunun için de hem Irak Merkezi Hükümeti hem Güney Kürdistan Yönetimi hem de buralarda bulunan halkları manipüle ederek kendince güçlü bir bahaneyi ileri sürmektedir. Tıpkı Cerablus, Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’yi işgal ederken, oluşturdukları algı ve söylemlerin aynısını bugün Güney Kürdistan’daki mevcut sürece de dayanak yapmaktadır. Dün Rojava işgali ve devamında gelen Türkiye’nin oradaki defacto yönetimine karşı olduğumuz gibi, bugün de Güney Kürdistan’da yapılanlara karşı olduğumuzu ve bunun mücadelesini vereceğimizi yineliyoruz. 

Türkiye, işgal siyasetini Güney Kürdistan’da kalıcılaştırmaya çalışırken, bunu yerel siyasi dinamiklerin desteğiyle yaptığını görmekteyiz. Türkiye’nin, Güney Kürdistan’ı ilhak etmesinin, kimi bölgelerde askeri üsler kurmasının, kimlik kontrolü ve yangın gibi provakatif faaliyetleri organize etmesinin, KDP yönetiminden bağımsız geliştiğini düşünmek iyimser bir yaklaşım olacaktır. KDP, Kürt halkına hesabını veremeyeceği bir sürecin örgütleyici gücü olmuştur. Büyük bedellerle kazanılmış Güney Kürdistan topraklarını, küçük çıkarların uğruna heba etmiştir. Kürdün ulusal demokratik çıkarlarına aykırı olan KDP yönetiminin bu gerici siyasetinin, hiçbir vadede toplumsal bir karşılığı olmayacaktır.  

Kürdistan halkları toprağını işgale açanları yurtsever olarak değil, sömürgeciliğin yerli işbirlikçileri olarak hatırlayacaktır. Tıpkı 2014 yılında DAİŞ’in Şengal’de Ezidi halkına saldırırken, yerel güçlerin bölgesel yönetim tarafından yalnız bırakılarak soykırıma terk edilmesi gibi. O gün, Musul Ovası’na kadar inen fakat yerel birliklerin tarihi direnişiyle püskürtülen DAİŞ işgalciliği bugün, uluslar arası NATO politikaları ve yerli işbirlikçilikle Güney Kürdistan topraklarında TSK üniformalarıyla vücut bulmuştur. Ne Türkiye’nin ne de KDP’nin Rojava’daki özerk yönetimi tanımaması yaklaşımı, bugün Güney Kürdistan işgali ile nasıl bir politikanın ürünü olduğunu tüm Kürtlere ispatlamıştır. 

Bugün doğru tanımı koyarak mücadele etme zamanıdır. KDP'nin içinde bulunduğu durum gerçek anlamda bir ihanettir. Kürt halkının binbir emekle, amansız ve soluksuz bir direnişle elde ettiği kazanımları yok etmeye programlanmış aklın yanında durmanın ihanetten başka bir tanımı olamaz.

Buradan işgalci Türkiye’ye ve politize olmuş sömürge psikolojisinden kurtulamayan KDP’ye çağrımızdır; Kürt halkının onurlu mücadelesi hiçbir zaman tekelleşmeyecektir. Kolektif, örgütlü ve politik duruşu asla gerilemeyecektir. Bu mücadele birkaç ailenin veya ana akım sistem siyasetinin güdümüne girmeyecektir. Her zaman olduğu gibi bugün de halkın çıkarları ve temel değerler üzerinden yürümeye devam edecektir. Fakat bu onurlu mücadeleyi baltalamaya, yozlaştırmaya ve engellemeye çalışanlar tarihin adaleti önünde yok olmaya mahkumdurlar. 

 

taşkale

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Çiftçibilir

Puan Durumu

Takım OM G M P
1 GS  Galatasaray 8 7 0 22
2 SAMS  Samsunspor 8 6 2 18
3 BJK  Beşiktaş 7 5 0 17
4 FB  Fenerbahçe 7 5 1 16
5 İBFK  Başakşehir 7 4 1 14
6 GÖZ  Göztepe 7 3 1 12
7 EYP  Eyüpspor 8 3 2 12
8 KON  Konyaspor 8 3 3 11
9 BOD  Bodrum 8 3 4 10
10 TS  Trabzonspor 7 1 0 9
11 ALNY  Alanyaspor 8 2 3 9
12 KSM  Kasımpaşa 8 1 2 8
13 SVS  Sivasspor 8 2 4 8
14 ANT  Antalyaspor 8 2 4 8
15 ÇRZ  Ç.Rizespor 8 2 5 7
16 GFK  Gaziantep FK 7 1 4 5
17 KYS  Kayserispor 7 0 3 4
18 HTY  Hatayspor 7 0 4 3
19 ADS  Adana Demir. 8 0 7 1
20

Reklam

300 X 250 Reklam Alanı

Şanlıurfa Nöbetçi Eczaneler

Anket

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği