Öcalan :Biz çözümden ve barıştan yanayız, buna katkı sunacak herkesle birlikte de yol alacağız.
DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, ekranları başında bizi izleyen halkımız, hapishanelerde bulunan değerli yoldaşlarımız; Başkanımızı saygıyla, en derin duygularımızla selamlıyorum buradan.
Suriye'de ve Orta Doğu'da yaşanan gelişmeleri yakından takip ediyoruz. On üç yıldır devam eden bir savaş vardır, bu savaş bugün itibarıyla
farklı bir evreye geçmiştir. Türk Hükûmetinin oradaki politikalara müdahalelerinin yaşanacak olan olumlu atmosfere maalesef negatif bir etkisi vardır. Yüzyıllardır birlikte yaşayan bu halka -"Kardeşlerimizdir" diyen bu halkın üzerine uluslararası çete örgütlerini ve DAİŞ artıklarını- saldırmanız doğru değildir, bunu kabul etmiyoruz, halkımız bunu kabul etmiyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, sorunları daha da derinleştiriyor, içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Bu savaş kör bir savaştır, sonucu yoktur, herkese kaybettiriyor. Bizim önerimiz, bizim önermemiz kazan kazan politikasıdır; Türk de kazanmalıdır, Kürt de kazanmalıdır. Tarihsel bu ilişkileri daha da anlamlı kılabiliriz.
Değerli halkımız, şunu belirteyim: Uzun aradan sonra 23 Ekim 2024 tarihinde İmralı Adası'na gittim, Sayın Öcalan'ı ziyaret ettim. Derin analizler ve derin değerlendirmeler yapıldı. Sayın Öcalan, Sultan Sencer'den, Melikşah'tan, İdrisi Bitlisi'den, Yavuz Sultan Selim'den, Abdülhamid Han'dan Mustafa Kemal'e kadar Kürt-Türk ilişkilerini değerlendirdi, Kürt-Türk ittifaklarını değerlendirdi, Kürt ve Türklerin nasıl birlikte bu aşamaya geldiğini değerlendirdi, ittifakları, ilişkileri ve zaman zaman yaşanan sorunları da açık bir şekilde değerlendirdi.
Çözüm önerileri vardı, "Biz bu sorunu diyalog yöntemiyle çözebiliriz." dedi. "Biz bu sorunu aslında 2000 yılında çözebilirdik, 1999 yılında
ben uçakta da söyledim: 'Kürt-Türk meselesinin çözümüne hizmet yaparım.' 2000 yılında da söyledim, şimdi de söylüyorum." Ama işi farklı bir boyuta çektiler, dediler: "Apo kendini kurtarmak için bunu yapıyor." Hâlen geldiğimiz noktadayız, hâlen Parlamentoda konuşulan mesele budur. Yıl 2024; hâlen savaş, hâlen çözümsüzlük, hâlen çatışma. Ama oradaydı, moralliydi, güçlüydü, gündemine hâkimdi ve sorunların çözümü noktasında inisiyatif alacağını açık bir şekilde söyledi.
Tabii ki verdiğimiz mesajda şartlar ve koşullardan bahsederken ben bu şartlar ve koşulları kendi şahsımın koşulları için demiyorum, şahsi şartlar ve koşullar için demiyorum; çözüm ortamının hazırlanmasına dönük değerlendirmeler yaptım lakin kendini "muhalif medya" olarak atfeden kimi gazeteciler de bu görüşmeyi manipülatif bir şekilde değerlendirdi; kimisi üçüncü ülke gibi, kimisi garantör ülke gibi, kimisi kendince farklı değerlendirmeler içine girdi. Tabii ki iktidar medyası da kendi açısından bu görüşmeyi çarptırmaya çalıştı ama mesele ciddi. Önümüzde tarihî bir süreç vardır; bu tarihî süreci olumlu bir anlamda, pozitif anlamda büyük, onurlu bir barışa evirebiliriz; onun ötesini zaten kimse düşünmek istemiyor.
Tabii ki Gazze konuşuldu; tabii ki Orta Doğu konuşuldu; tabii ki İsrail'le ilgili değerlendirmeler yapıldı; Irak'ta ki Kürtler, Suriye'deki Kürtler ve İran'daki Kürtlerle ilgili
değerlendirmeler yapıldı. Önermeleri en makul önermelerdi, çözümlemeleri en makul çözümlemelerdi. Türk Hükûmeti ya da Türk yetkilileri, Türkiye devleti yetkilileri buna gelecek mi, gelmeyecek mi? Bu zemini hazırlayacak mı, hazırlayamayacak mı? Mesele biraz burada düğümlenmiştir. Tabii ki Rojava'yla ilgili de bahsetti, Suriye'deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Takip ettiği birkaç televizyon kanalıyla gündemine hâkimdir ama son yaşanan Suriye meselelerinin -bu bizim değerlendirmemizdir- bu gidişata zarar verme ihtimali çok yüksektir. Fırsatlar önümüzde duruyor ama fırsatların yanında negatif durumlar da vardır, farklı durumlar da ortaya çıkabilir.
Bakınız, Amerika Dışişleri Bakanı gelecek, niye geliyor değerli arkadaşlar? Bir savaş var, bir çatışma var, Rojava'ya müdahale var. Amerika Birleşik Devletleri gelip Türk yetkililerine "Bu savaşı derinleştirmeyin"
diyecek. Siz, Kürt kardeşlerinize böyle yaklaşıyorsunuz ama Sayın Öcalan'ın çözüm önermesi bu işi kendi iç dinamiklerimizle çözebiliriz, bu işi kendimiz bir noktaya getirebiliriz ama bu mesele âdeta uluslararası bir boyut kazandı ve bir adım ötesine de gidiyor, bir adım ötesine gidiyor. İşte, bu noktada, yetkililer inisiyatif almalıdır, sağduyuyu önemsemeleri gerekiyor. Tabii ki bölgede diğer halklardan da bahsedildi; Ermenilerden bahsedildi, Süryanilerden bahsedildi, Ezidilerden bahsedildi, aslında Orta Doğu’nun tamamından bahsedildi. Farklılıkları bir zenginlik olarak ele alan
bir yaklaşımdı. Bakınız, 23 Ekim, şimdiye kadar üzerinden elli gün geçmiş, ondan önceki görüşmenin üzerinden de dört buçuk yıl zaman dilimi geçmişti. Bu yöntemlerle, tecrit yöntemiyle, kimi farklı tasfiye siyasetiyle bu işlerin çözülemeyeceğini tüm Türkiye halkları bilmelidir. Zaten büyük kayıplar yaşandı, zaten büyük acılar yaşandı, hâlen insanlar bu coğrafyada yaşamını yitirmektedir.
Elbette ki burada Cumhurbaşkanıyla ilgili de bir şeyler söylemek istiyorum. Cumhurbaşkanı ve partisi yirmi iki yıldır bu ülkede iktidardır, birçok şey yaptı, olumlu veya olumsuz birçok şeyi yaptı, gelmediği makam, temsil etmediği nokta kalmadı ama Kürt meselesini çözerse farklı durumları aşıp farklı noktalara gelebilir ama sadece Cumhurbaşkanlığı makamını üç yıl, iki yıl, bir yıl daha fazla artırmak sadece rakamsal bir şeydir; iktidardaki süresi yirmi beş yıl olmayacak, yirmi yedi yıl olacak ama Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan bu sorunun çözümünde inisiyatif alırsa, rolünü oynarsa bu ülke bambaşka bir noktaya gider, Orta Doğu'ya, barış ihraç eden, Orta Doğu'nun barış merkezi hâline gelir.
Tabii ki diğer bir konu da bu meselenin içinde milliyetçiler olmazsa bu sorun çözülmez ya da sorunu çok zor olur çünkü milliyetçilerin bu çözüm sürecinde ya da yaşanacak olan bir çözüm durumunda yer alması gerekiyor çünkü orası ikna edilirse, bu ülkenin geleceği için, bu ülkenin demokrasisi için ikna edilirse bu ülke Orta Doğu'da vizyonu olan bir devlet hâline gelir. Bu ülke o zaman Kürtlerin devleti de olur, Türklerin devleti de olur,
Alevilerin devleti de olur, Sünnilerin devleti de olur, Ezidilerin devleti de olur ama maalesef sahada yaşananlar bize bunu söylemiyor. Bakınız, şunu da açık bir şekilde belirteyim:
Kürtlerin inanç meselesinde artık bir sıkıntı ortaya çıkıyor, güven meselesi şu an ortadan neredeyse kalkmış durumdadır. Gidin, bakın -bölgede her şehri geziyorum, batı tarafında da geziyorum- artık halkımızın yaşanacak olumlu sürece dönük de yaklaşımı negatif boyutta, inanmıyor. Aslında bir yandan inanmak isterken sahaya bakıyor, Rojava'ya bakıyor, Kobani'ye bakıyor, Afrin'e bakıyor, Kamışlı'ya bakıyor, Haseki'ye bakıyor, her gün bombalar yağıyor, suikastler yapılıyor ve bu inanç için büyümesi yerine bu inanç gittikçe gerilemektedir.
Biz parti olarak bu ülkenin demokrasisinde, bu ülkenin geleceğinde rol oynamak istiyoruz. Herkes hazırdır. Kimi spekülasyonlar da yapılıyor medya üzerinden. Tüm yapı açıklama yaptı. Biz demokratik siyaset içerisinde, anayasal çerçevede siyaset yapıyoruz ama Sayın Öcalan'ın alacağı karar, söyleyecekleri kendi örgütü tarafından da kendi yapıları tarafından da sonuna kadar arkasındayız dendi ama kimileri ortamı bulandırmak için farklı açıklamalar yapıyor.
Biz buradayız, çözüme katkı sunmak istiyoruz. Bu topraklar kana doydu, bu topraklar gözyaşına doydu. Halklar arasında derin bir çatışmanın ve savaşın önünde engel olmak için herkesi kendi rolünü, misyonunu, tarihsel misyonunu oynamaya çağırıyoruz.
Sayın Öcalan bin yıllık Kürt ve Türk ilişkilerini derin bir şekilde analiz etmiştir, çözümü ortaya koymuştur. Biz çözümden ve barıştan yanayız, buna katkı sunacak herkesle birlikte de yol alacağız.
Benzer Haberler
Muhammed Nur Nahya'nın asgari ücret videosu gündem oldu
Amca Erhan Güran: "Halen katili arıyoruz"
Elektrik kesintisi bezdirdi, mahalleli ateş yakıp yolu trafiğe kapattı
Antalya'da denize düşen otomobil aranıyor
: BÜYÜKŞEHİR KURUM İÇİ EĞİTİMLERİNİ SÜRDÜRÜYOR
Suriyeliler gidiyor onlar akın akın geliyor: O şehrimize doldular
BÜYÜKŞEHİR KURUM İÇİ EĞİTİMLERİNİ SÜRDÜRÜYOR
İŞ İNSANLARININ DESTEKLERİYLE SAĞLANA