Telefon
WhatsApp
Sırrı Süreyya Önder için Rojava’da taziye kuruldu

Yaşamını yitiren DEM Parti İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder için Rojava’da (Kuzey ve Doğu Suriye) Kamışlo kentinde kurulan taziye çadırını çok sayıda kişi ziyaret etti.  

Kamışlo kentinde yaşamını yitiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder için taziye çadırı kuruldu.

“Şehit Aileleri Meclisi” öncülüğünde 12 Mart Stadyum karşısında kurulan taziye çadırını, Demokratik Özerk Yönetim, Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM), Kongra Star, Din Alimleri, kültür, sanat, sinema emekçileri ve çok sayıda yurttaş ziyaret etti.

Taziye çadırının önüne Sırrı Süreyya Önder’in fotoğrafı asılırken, çadırın içine Önder’in fotoğraflarının yer aldığı “Şehîdê aştî û demokrasiye/Demokrasi ve barış şehidi” yazılı pankartlar asıldı.  

Taziyede, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Sırrı Süreyya Önder için dün gönderdiği mesaj Kürtçe ve Arapça okundu. Taziyeye ziyaretler yoğun bir şekilde devam ediyor.

Bakırhan ve Hatimoğulları: Fırat suyu Marmara’ya akacak, sana söz barış kazanacak

Bakırhan ve Hatimoğulları: Fırat suyu Marmara’ya akacak, sana söz barış kazanacak
Bakırhan ve Hatimoğulları: Fırat suyu Marmara’ya akacak, sana söz barış kazanacak

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları Sırrı Süreyya Önder için Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen anma töreninde konuştu.  

Tülay Hatimoğulları şunları söyledi:

"Herkesin duası Önder’in bu hastalığı atlatması ve aramızda olmasıydı fakat ne yazık ki olmadı. Duasını esirgemeyen herkese partimiz adına teşekkürlerimizi sunuyoruz. Gece gündüz çalışan, seferber olan sağlık emekçilerine ve basın emekçilerine de çok teşekkür ediyoruz. Sevgili Önder’in hastalığı ve oradaki her kesimin sahiplenişi, Önder’in icra etmeye çalıştığı demokratik toplum ve barış mesajının bir aradalığıydı. İşte o birleştirici duygu; barışa, demokrasiye, bu topraklarda özlemin sembolüydü. Sen sadece bir yazar, sanatçı ve siyasetçi değilsin. Milyonlar seni kendi hikayesi olarak gördü.

Senin hayat hikayen bu coğrafyadaki kadınların, yoksulların hikayesiydi. Ondandır bu kadar yürek acısı. Her ağrıyı atlatmayı başardın. Bunu da atlatacağını düşünüyorduk ama olmadı. Çok direndin ama olmadı. Senin hastalığın toplumda birleştirici bir rol üstlendi. Sen ne olursa olsun barışı zorladın. Türk için, Kürt için, Arap için, sürgündeki yoldaşın için. Türk ve Kürt annelerin gözyaşları son bulsun diye çaba harcadın. Barış ve Demorkatik Toplum Çağrısı için çok çabaladın. Barışa inancın gerçekleşmek üzere dip diri duruyor. Senin bu mücadelede ödediğin bedel çok. Sen başta olmak üzere bu mücadelede bedel ödeyen tüm yoldaşlarımız önünde saygıyla eğiliyorum.

Barışın, adaletin, demokrasinin yolu incedir, taşlıdır, dikenlidir. Acıyı bal eğledin. ‘Başaracağız, barışacağız’ dedin. Sen ateşe körükle giden, Ortadoğu’yu sürüklemek istedikleri çatışma zemininin farkındaydın. Her kesimin barışa ihtiyacı olduğunun farkındaydın. Ondandır yoruldu kalbin. ‘Aha bu sefer olacak, başaracağız’ dedin. Biz de buna inanıyoruz. Vallah da başaracağız. Sözün asla havada kalmayacak. Bu sefer mutlaka başaracağız Sırrı hocam. Bu topraklarda bedel ödeyen herkese sözümüz olsun. Güle güle değerli yoldaşımız. Seni asla unutmayacağız.”

“Sana söz Fırat suyu Marmara’ya akacak. Sana söz barış kazanacak”

Bakırhan, Önder için kaleme aldığı metni okudu.

Bakırhan, “Sırrı barışın simgesidir” diyerek, "söz ustası" nitelendirmesi yaptı. Bakırhan, Önder için şunları dile getirdi:

"Dünya zerafetini yitirirken tepeden tırnağa adanmışlıktın sen. Yetiştiğin toprak ve anlattığın hikayeler kadar köklüydü hikayen. Badiresi çok olanın hikayesi de çok olur. Bir dengbêj, çîrokbej gibiydin. Kullandığın her kelimede yaşadığın bütün coğrafyanın izleri vardı. Murathan Mungan’ın dediği gibi ‘hem ağacı hem ormanı hem de bunların dildeki karşılığını bilirdin.' 10 sene öncesiydi. Sen yine barış için yollara düşmüştün. Dolmabahçe’de en kadim sözü umutla dile getirmiştin. ‘Dağlar, insanlar yorulmuştu artık barış kazanacak’ demiştin. Tam da o gün Yaşar Kemal’i kaybettik.

Seni onun cümleleriyle uğurlamak istiyorum: ‘Bir tek insan ne kadar acı çekerse bütün insanlar o kadar acı çekiyor demektir. Bir insanla birlikte bütün insanlık öldürülmüyor mu? Savaşa karşı savaşmak, öldürmeye karşı öldürmeden savaşmak bu toprakların yarattığı en güzel düşünce olmuştur.’ Sen bir tek insan acı çekmesin diye kendini barışa adadın. Sana söz Fırat suyu Marmara’ya akacak. Sana söz barış kazanacak. O güzel yüreğini özleyeceğiz.”

 

Kızı Ceren, babası Sırrı Süreyya Önder’e mektubunu okudu

İstanbul'da bulunan Florance Nightingal Hastanesi’nde dün yaşamını yitiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis Başkanvekili ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) son yolculuğuna uğurlandı.

Toplumun tüm kesimlerinden binlerce kişinin katıldığı program, konuşmalarla devam ediyor.  

Önder'in kızı Ceren Önder Kandemir, babasının anısına kısa bir konuşma yaptı.

Gözyaşları arasında konuşan Ceren Önder Kandemir, "Ben ne zaman bir şey yazsam, babamı arayıp telefonda sesli okurdum. Onunla biz tek bir kişi gibiydik. Sanki kendimi okur gibi okurdum. Hatalarımı görürdüm" dedi.  

Babasına yazdığı mektubu okudu  

Ceren Önder Kandemir, daha sonra babasına yazdığı mektubu okudu:

"Baba, hayatın bütün rengi gitti. Benim bildiğim hayat bitti. Yeni bir hayat başlıyor şimdi. Ürkütücü, bilinmezliklerle dolu. Daha önce hiç duymadığım bir şeyi senden duyma ihtimalimin kaybolduğu mağurasız. Kendimi bildim bileli seni kaybetmekten korktum. Bu benim tek kabusum, zaafım, burnumdaki sızı, yutağımdaki yumru, karın ağrımdı. Öyle iyi, öyle bir benzersizdin ki; bu adam bana sadece ölerek acı çektirebilir derdim. Gece gece çaldığın kemanın, cümbüşün, udun sesi, bir çırpıda ezberden okuduğun şiirler, günde 5 kere ve her birinde sanki yeni buluşmuşuz gibi heyecanla buluştuğumuz kahveler, evlere sığamayışın, kimseye kıyamaman, iyiliğe üşenmeyişin, kimseye gücenmemen, kalp kırmaktan bile daha çok korkman birinin onurun kırmaktan... 'Baba kalbim kırık' diye arardım. 'Baba grip oldum, öksürüğüm geçmiyor, kedim öldü, aşık oldum, uyku tutmadı...' Ben babalığına çok doydum, şimdiye kadar verdiğin tek bana değil, oğluma ve onun çocuğuna bile yeter. Bir babaya ihtiyacım kalmayana kadar doyurdun beni. Ama dostluğuna doyamadım. O dostluğa doyulur mu?

Şimdi öfkelenmek istiyorum. 'İki hafta sonra barış protokolü imzalanacak, sonra rahatız, ameliyat da olacağım.' 'İki haftada ne olacak?' demene kızmak istiyorum. Açlık grevlerine, cezaevlerinde işkencelere... Bir tek kendinle ilgilenmeyişine kızmak istiyorum, ama yapamıyorum. Bana Kandıra Cezaevi'nden gönderdiğin bir mektup yüzünden kızamıyorum. Gidecek yolu olmayan, bir amacı olmayan, ama hep yanımda olmayan bir babayı sen istemezdin demişsin. Şimdi gitmek zorunda olmamanı istemez miydim. 'Sana öfke duyanlar için, yoksulluğun ve yoksunluğun için sakin öfke biriktirme' diyordun.  Doğduğundan beri yoksulluk, yoksunluk ve yetimlikle geçen ömründe sen öfkeni nereye sakladın? Ben hiç görmedim. Herhâlde kalbine. Bir tek mülk edinmeden, ikinci bir kazağı almadan, kimseden bir şey istemeden, borçsuz ve harçsız, boğazını değil onuru besleleyerek yaşadığın bu dünyadan gidiyorsun baba.

Giderken neşemin birazını Can ve Yasin'e bırakarak, ama rengin tamamını alarak. Sana doyuncaya sevgi verebildim. Her gün söyledim sevdiğimi. Doyunca öptüm, kokladım. Şimdi tüm renklerim de senin olsun. Gerçi sen orada da dostlarını bulursun. (Gülten abla, Pervin abla nerede?) Artık dinlen Turna Kuşum. Biz iyi olacağız. Çocuklara hep seni anlatacağız. Şakaların ağzımıza eğerelti dursa bile taklit etmeye çalışacağız. İçimde tam tarif edemediğim bir huzur var şimdi. Artık mücadele etmek zorunda olmadığını bilmenin huzuru. Seni ayakta son gördüğümüz gün bize bir poşet portakal ve bir kutu yumurta vermiştin. Can için daima bir cebinde mandalin ve bir cebinde fıstık ezmesi taşımanı, teneke kutularındaki ballara ve dinlenme tesislerine olan sevgini unutmayacağım.  

Canonun düğününü görmeden gitmeyeceğim dedin. Tutmadığın sözün yoktu gittin mi. Barışı görmek istiyordun. Çocukların yetim kalması kalbini parçalıyordu. Sütten ağzın hiç yanmıyordu.

Barış mıydı bilmiyorum; hastane koridorlarında sınıfsız, bayraksız, hüzünlü, umutlu kalabalıkta barışa benzer bir şey gördüm. Gözün arkada, aklın bizde kalmasın. Bana güzel sesinle okuduğun dizelerle; 'Biliyorum, yağmur yağmaz yukarı doğru yeniden. Acımaz olur silinir gider izi bıçağın, ama hiçbir rüzgar dolduramaz boş kalan yerini. Bir yaşamdan ötekine, birlikte uçan turnaların yerini gökyüzünde' Seninle gurur duyuyorum." 

özka lastik

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

İmam Bakır

Puan Durumu

Takım OM G M P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20

Reklam

lösev

Yazarlarımız

Şanlıurfa Nöbetçi Eczaneler

Anket

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği