Türkiye-AB ilişkilerinde yeni dönem: Ortak kazanımlar ve gelecek senaryoları
Avrupa Komşuluk Konseyi (ENC) Direktörü Samuel Doveri Vesterbye, Türkiye ve AB'nin bugün birbirine her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu vurgulasa da Türkiye'nin tam üyeliğinin olası olmadığını belirtiyor. Emeritus Prof. Dr. İlter Turan ise Türkiye için Kopenhag kriterlerini hatırlatıyor.
Türkiye - Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinde yeni bir döneme hazırlık yapılıyor.
Avrupa, tehdit olarak gördüğü Rusya karşısında güvenlik ve savunma politikaları geliştirmeye çalışıyor. Türkiye ise NATO'nun önemli bir askeri gücü olarak, Brüksel'in bu savunma çabalarında kendisine ihtiyacı olduğunu düşünüyor.
Ki bu inanç, 12 Mart'ta Ankara'yı ziyaret eden Donald Tusk'ın "Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin artık gerçekçi ve elde tutulur bir süreç olmasını temenni ediyoruz," ifadeleri ile daha da güçlendi.
Tusk'ın dışında Avrupalı liderlerden gelen söylemler ile birlikte bu AB - Türkiye arasındaki ilişkilerde iyileşme daha somut bir zemine oturacak gibi görünüyor.
Bu yeni dönemde Ankara ise Avrupa Birliği üyeliğinin, stratejik önceliği olduğuna vurgu yapıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Donald Tusk'ın Ankara ziyareti esnasında AB üyeliğinin stratejik hedeflerden biri olduğunu belirterek, "Avrupa Birliği güç ve irtifa kaybının önüne geçmek, hatta tersine çevirmek istiyorsa bunu ancak Türkiye'nin tam üyeliğiyle başarabilir," sözlerini kullandı.
Avrupa Birliği'nin genişleme ve dış politikaları üzerine çalışmalar yapan Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Komşuluk Konseyi'nin (ENC) Direktörü Samuel Doveri Vesterbye, Euronews Türkçe'ye verdiği demeçte, Türkiye ve Avrupa Birliği'nin bugün birbirine her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu vurguluyor.
Türkiye’nin AB üyeliği ne kadar gerçekçi?
AB ile ilişkilerin temel taşlarından biri de Türkiye’nin uzun yıllardır süre gelen ve bir türlü tamamlanmayan AB'ye üyelik süreci. Ancak bu süreçte uzun yıllardır bir ilerleme kaydedilemedi.
Türkiye-AB ilişkilerinin dönüm noktası olarak görülen, 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde yapılan Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin AB adaylığı resmen onaylanmış ve diğer aday ülkelerle eşit konumda olacağı açık ve kesin bir dille ifade edilmişti.
Avrupa'da aşırı sağın yükselmesinin Türkiye'nin AB üyelik sürecine dönük negatif etkisinden bahseden Avrupa Komşuluk Konseyi Direktörü Vesterbye, "Gerçekçi olmak gerekirse, Türkiye'nin yakın vadede tam üyelik kazanması olası görünmüyor. AB genişleme sürecinde genel olarak bir duraksama var. Ayrıca, Avrupa’da yükselen aşırı sağcı hareketler de bu süreci yavaşlatıyor," değerlendirmesinde bulunuyor.
Euronews Türkçe'ye konuşan dış politika uzmanı ve siyaset bilimci Emeritus Prof. Dr. İlter Turan ise Türkiye’nin AB üyeliği için öncelikle AB'nin siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatının benimsenmesi amacıyla hazırlanan Kopenhag kriterlerine uyum sağlaması gerektiğini belirtiyor.
Kopenhag kriterlerinde çok fazla etken olduğunu belirten Turan, Türkiye'nin "hukuk devleti" kriterinin ana madde olarak gündemine alması yönünde değerlendirme yapıyor.
"Hukuk devleti tam anlamıyla işler hale gelmedikçe, demokratik standartlar yükseltilmedikçe, Türkiye’nin üyelik sürecinde büyük bir ilerleme beklemek gerçekçi olmaz. Ancak, Türkiye’nin Avrupa savunması için önemi giderek artıyor ve bu durum ilişkilerin yeni bir çerçevede ele alınmasını gerektiriyor."
Türkiye'nin bazı AB kolaylıklarından yararlanmasının mümkün olabileceğini belirten Turan, "Avrupa savunması için Türkiye'nin önemini teyit edebiliriz. Türkiye'nin, AB üyelerinin de yer alacağı bir savunmaya katkısının önemli olacağını düşünebiliriz ama bizatihi bunların Türkiye'nin AB ile olan üyelik ilişkisini yakinen etkileyeceğini söylemek için biraz erken," diye konuştu.
Türkiye, AB güvenlik mimarisinde nasıl bir rol oynayabilir?
Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı jeopolitik riskler, hem Türkiye'nin hem de AB'nin ortak bir güvenlik perspektifi geliştirmesini zorunlu kılıyor.
Avrupa Birliği, Ukrayna'yı kısa vadede desteklemek ve uzun vadede kendi savunmasını güçlendirmek amacıyla stratejik özerklik hedefi doğrultusunda "ReArm Europe" adlı yeniden silahlanma planını gündeme aldı.
AB liderlerinin üzerinde çalıştığı bu beş maddelik plan, önümüzdeki dört yıl içinde yaklaşık 800 milyar euroluk bir bütçeyi harekete geçirmeyi amaçlıyor ve bu kaynağın büyük kısmı üye ülkelerin savunma harcamalarını artırmalarından sağlanacak.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, savunma harcamalarının GSYİH’nin ortalama yüzde 1,5’i kadar artırılmasıyla 650 milyar euro civarında mali alan yaratılabileceğini belirtti.
Avrupa güvenlik mimarisinde Türkiye’nin önemine dikkat çeken ENC Direktörü Vesterbye "Ukrayna, Avrupa için kritik bir müttefik ve eğer Rusya'nın kontrolüne girerse, bu tüm Avrupa kıtası için büyük bir güvenlik tehdidi oluşturur. Türkiye de Karadeniz'deki stratejik konumu nedeniyle bu denklemde kilit bir rol oynuyor," ifadelerini kullandı.
Ayrıca, Türkiye'nin AB ile olan ekonomik bağların da altını çizen ve "İki taraf için de karşılıklık kazançlar olabilir," diyen Vesterbye sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye, AB'den askeri teknoloji transferi konusunda büyük kazanımlar elde edebilir. Aynı şekilde, AB ülkeleri de Türkiye’deki üretim tesislerini kullanarak daha uygun maliyetlerle savunma sanayi yatırımları yapabilirler. Bu, iki taraf için de kazan-kazan senaryosu yaratır."
Benzer Haberler
LASTİGİ PATLAYAN ARAÇTAN ÇALINTI KABLO ÇIKTI
Öğretmenlerin atama takvimi belli oldu
hakkaride 7 gün önce kaybolan keskin' yeniden aranmaya başlandı
Viranşehir’de Geleceğe Nefes: “Her Cana Bir Fidan” Kampanyası Devam Ediyor
21 yaşındaki damat, kaynanasını hamile bıraktı
Bartın'da deniz çamur rengini aldı
Marmara'yı müsilaj vurdu; Tekirdağlı balıkçılar av sezonunu kapattı
VİRANŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN SOKAK HAYVANLARINA YÖNELİK DEV YATIRIM: MODERN HAYVAN BAKIMEVİ YAPIMI BAŞLADI